18 Ocak 2010 Pazartesi

devrim ve büyük....

geçen gün arkadaşımla devrim yapalım diyorduk ki birşeyin farkına vardık... başımızda bir büyük yoktu.Başımızda bir büyük olmadan ne yaparız diye düşünürken cin fikirli aklımıza hemen bir fikir geldi acilen bir tekel bulmalıydık bir 70'lik Yeni Rakı almalıydık...başımızda bir büyük olacaktı sonunda çok mutlu olmuştuk ikimzide artık devrim yapabilirdik.
ve o gün devrim yaptık evet evet yaptık devrimi biz yaptık o gün..koskaca büyüğü iki kişi bir oturuşta devirdik.evet biz yaptık bunu kabul ediyoruz çokda güzel yaptık ve yaptığımızdan utanmıyoruz. yine olsun yine yaparız çok güzel oldu bu devrim.ve şunuda çok iyi anladık o zaman devrim yapmak bir sanattır ve herkesin harcı değildir.bir 70'lik rakıyı devirmek adabıyla kalkmak o masadan o güzel muhabbeti yapabilmek o devrimi gerçekleştirmek bir sanattır.
bir ülkede devrim yapmak, bir düzeni yıkıp yerine daha iyisini getirebilmek çok büyük bir sanattır her babayiğidin harcı değildir.
hadi sağlıcakla kalın gençler görüşürüz belki bir devrim günümüzde...

5 Ağustos 2009 Çarşamba

ay dede

Yine gece geldi
Kimilerine yalnızlık çöktü,
Yâda hep yalnızlardı
Ve sadece geceleri fark ediyorlardı bunu.
Gündüzleri sokakta yürürken,
Bir kâffede otururken
Yanımda bulunan 10larca belki 100lerce
Maske takmış insanı gerçek sayarak
Yalnız hissetmiyordum kendimi,
Ama hep yalnızdı insanlar
Ve bunu bir tek geceleri fark ediyordular.
Herkes geceden karanlıktan korkarken
Ben sıkı sıkıya bağlanıyordum gecelere
Karanlığa
Çünkü içinde tek bir ışık
Tek bir dost vardı
Kafamı gökyüzüne kaldırdığımda
Çocukluğumdan beri oradaydı
Beni dinleyen aydede
Hep oradaydı.
Bazen çok yorulduğundan olsa gerek
Saklanıyordu ama ben onun
Oralarda bir yerlerde olduğunu hep biliyordum.
Beni hiç yalnız bırakmadı
Beni hiç aldatmadı ay dede
İnsanlar gibi değildi o
Üşenmeden beni dinler
Işığı ile gecemi aydınlatır
Bana yeni düşünceler verir
Çoğu zaman içimdeki hüznü alır giderdi
Hüzünlerime eşlik eden, bir iki kadeh içkimle beraber.
Artık korkmuyorum hiçbir şeyden,
Ne yalan dolu dünyadan,
Ne sahte gülüşlü insanlardan.
Tek korkum var aydede bir gün beni bırakıp giderse buralardan…

29 Temmuz 2009 Çarşamba

efendi adamın piç olma rehberi....

hah efendi adam hoşgeldin, ben de seni bekliyordum. en başta uyarayım seni, sana az sonra anlatacaklarım ezoterik bilgilerdir. yeterince pişmediysen anlamayacaksın. yeterince kalbin kırılmadıysa da zaten sakın ama sakın piç olmaya kalkışma. zira beceremeyeceksin.

sevdin ama sevgini göstermeyi beceremedin mi efendi adam? sevmek dediğin şeyin manavdan karpuz seçmekten çok da farklı olmadığını anlamayıp fedakarlıkla alakalı olduğunu mu sandın? hep fazla düşünceli olduğundan sevdiğin insan öküzleri mi tercih etti? ya da masum olduğunu sandığın kızın aslında herkese mavi boncuk dağıttığını, "şu olmazsa bu olur" dediğini mi öğrendin? sevgiye büyük büyük anlamlar mı yükledin be efendi adam? "daha fazla üzülemem heralde" dediğinde hep daha fazlasının olabildiğini mi gördün? ya "öldürmeyen şeyin seni süründürdüğünü ve güçlendirdiğini" yeterince deneyimledin mi? tamam efendi adam olmuşsun sen...

efendi adam uyarayım seni, piç olma kararın kesinse eğer bil ki kendinden çok fazla ödün vereceksin, sürekli "ben ne oldum lan böyle" diyeceksin. onun için ya burada okumayı bırak ve hayatına kaldığın yerden devam et, bir gün karşına çıkacağını sandığın "o"nu bekle, ya da aldırmaz ve iyi rol yapabilen bir piç olmayı seç.

hala okuyor musun efendi adam? tamam o zaman başlayalım artık.

öncelikle şunu bil efendi adam, önce bir şey olmayı seçersin ve öyle davranmaya başlarsın. en sonunda ise olmayı seçtiğin şey olduğunu görürsün. karakter, kişilik yapısı gibi şeyler genetik değildir. kendini sen şekillendirirsin. onun için ilk olarak etradındaki piçleri gözlemlemeye başla ve onları taklit et. evet biliyorum geçiş süreci sancılı olacak ama kararını verdin artık geri dönüş yok. en başta taklit edeceksin ama meraklanma piç olmanın inceliklerini kaptıkça kendi tarzını oturtacaksın.

hayal kurmayı bırakacaksın efendi adam. hiçbir şeyin hayallerindeki gibi olmayacağını bileceksin. hayal kurmayı bırakacaksın çünkü hayal zaman zaman sevmelerin nedenidir. piç olmanın inceliklerinden biri de sevmemek ama seviyormuş gibi yapmaktır. neyse buna daha sonra değineceğim... hayal kurdukça kafandaki kişi daha çok değerlenecek, anlam kazanacak. hayallerin yıkılınca da kalbin acıyacak. piçler bilirler ki iyi bir piç acımaz, acıtır.

"sevmek" kelimesine de anlamlar yüklemeyi bırakacaksın efendi adam. altı üstü bir kelime olduğunu, sadece hormon kaynaklı olduğunu, hiçbir zaman kafandaki "sevgi"nin karşına çıkmayacağını bileceksin (kabullenemesen de, mantığın farklı şeyler söylese de "inanmak istediğin için inanacaksın". baştan uyardım seni efendi adam, piçlik zor bir süreçtir, senin "yozlaşmak" dediğin birçok düşünceyi ve hareketi içerir).

kimsenin masum olmadığını bileceksin efendi adam. zaten kimsenin masum olmadığını bildiğinde sen de masum olmayı bırakacaksın.

bencil olmayı da bileceksin efendi adam. diğerleriyle hiçbir zaman "biz" olunamaz bunu kabullen en başta, yoksa kendin deneyimlemek zorunda kalacaksın.

karşındaki kıza, seni değiştirebileceğini ve daha iyi bir insan yapabileceğini düşündürecek kadar serseri, asabi ve aldırmaz olmayı bileceksin efendi adam. kızlar bozuk şeyleri onarmayı severler.

iyi rol yapmayı bileceksin efendi adam. sevmeyeceksin ama seviyormuş gibi yapacaksın. peşinden koşmanı isteyecek senden. koşacaksın, ama zaten sevmediğin için kaybedeceğin bir şey olmayacak. bunun bir oyun olduğunu, çeşitli taktikler kullanman gerektiğini bileceksin. bak önceden bunlar ne kadar sığ ve aptalca geliyordu değil mi efendi adam? sen de alışacaksın zamanla.

benim şu anda yaptığım gibi ahkam kesmeyi bileceksin. unutma efendi adam "ne yaptığın ya da ne söylediğin değil, bunları nasıl yaptığın önemlidir". egonu şişireceksin, hatta başarabiliyorsan iki kişilik egoya sahip olacaksın. doğada da dişiler güçlü erkeği seçer unutma. senin de boynuzların olmadığı için egonu göstereceksin.

önceki maddemize bağlı olarak bol bol konuşacaksın. tekrarlıyorum, ne söylediğin değil önemli olan, nasıl söylediğin.

kimsenin özel olmadığını, herkesin yerine bir başkasının konulabileceğini bileceksin efendi adam. bunun için kimseye asılmaktan çekinme. meraklanma zaten kimsenin özel olmadığını kabul ettin. kaybedeceğin bir şey olmayacak. aksine piçlik yolunda büyük bir adım atmış olacaksın.

o duygusal şarkıları, şiirleri, hikayeleri dinlemeyi/okumayı bırakacaksın. zira onlar kafandaki "sevgi" kelimesine büyük büyük anlamlar yüklemene neden olacak. önceden de kabul ettiğimiz gibi "yok öyle bir şey!". dinlediğin müzik türünün en sığ ve neşeli/gaz örneklerini dinlemeni tavsiye ederim. kitap olarak da... boşver sen piç adamsın gerek yok kitaba falan.

iç dünyanı göstermeyeceksin efendi adam. ne dedik önceki maddelerde? iyi rol yapmayı bileceksin. içinde bir parçanı korumak isteyeceksin belki, anlıyorum seni. eğer iyi rol yapabiliyorsan koru o içindeki seni, ama beceremeyeceksen, duyguların olmadık yerlerde çıkacaksa yüzünden ve gözlerinden... öldürmelisin onu. uyarmıştım seni efendi adam...

son olarak da efendi adam, önceki söylediklerimin genel hali olacak bu ama, kimseye değer vermeyeceksin. unutma sen piç olmaya karar verdin artık, bundan sonra "-miş gibi yapmalar" yönetecek senin hayatını.

şunları da unutma efendi adam kimseyi sevmezsen kimse seni acıtamaz ve "survival of the fittest" bizler için de geçerlidir. amaç, amaca giden yolu haklı çıkarabilir. sen sadece kendini korumaya çalışıyorsun.

not: ilerleyen günlerde bu entry belki genişletilecek, belki genişletilmeyecek.


-hadi gel bize kalan yerlerimizle alay edelim-

bıçağını hazırla piç adam, efendiliğinin üzerine faça at. içi kanasın, kanasın da, alışsın buna. sonra anlasın dünyanın bir avuç yalandan, yalancıdan ibaret olduğunu. bıçağını efendiliğinin göğüsüne sapla ki, sevgilerin ev sahibi dedikleri kalbini kanat efendi adamın. ve oturup efendiliğinden kırıntıları serp ayrıldığın yola, başa dönmek istediğinde "vayyy bea neymişim" diyebilesin.. piçliğin verdiği dayanılmaz hafifliğinle oynaş, egonun devinimli karanlığında. sonra dur ve gül, yüzü asık bir cambaza..

-senin için sabahladım ve sana piçlikler hazırladım-

sabahlanmış sevdaların üzerine asit yağmuru yağdır köseleye dönmüş yüzünden akan yaşlarla. her şey tuz-buz olsun bir anda, efendiliğinin esamesi okunmasın. son isteğini sormasın dar gelen ağaçların yanı başına yapışmış cellatlar, ve yalandan ellerinle ilmeğini geçir uysal boynuna. tıpkı koynunda beslenen yılanmışcasına geçir zehirden dişlerini temiz tenine, ki efendilik dedikleri şey artık demeyecekleri bir şeye dönüşsün..

-aldım vermedim ben seni yendim!-

güneşi örten bulutlar gibi ört efendiliğinin üşüten ama sıcak havasını. parçalı-bulutlu bir piçlik koksun ortalık. sonra adına "kalp" dediğine bulursun takacak bir "kulp". değil mi? kır dişlerini efendiliğinin, tek dişi kalmış canavar piçliğinle. doyuma ulaşsın tüm benliksizliğin. üzerine bir sigara belki, yakmak için tüm günahlarını cehennemden ateşli gözlerinin avuçlarıyla...

piçlik dediğin nedir ki, bir avuç yalanotu, üzerine bir bardak soğuk su!...*


antisourtimes.com dan alıntıdır.

24 Haziran 2009 Çarşamba

değişim

evet baktım şizofrenik isyanım devam ediyor beynimin ince kıvrımları arasında.bu hayata uyum sağlayacak olan kişiliğime baktımda yeterince uyum sağlayamayacak bir kişilikmiş oda. attım gitti yenisini yarattım artık mutlu huzurlu kafası rahat bir insanım.işe güce karıştım hayatımda yeni giren insalar, yeni umutlar yeni dostluklar derken anladımki değişimin zamanı benim için çoktan gelmişte haberim yokmuş :)) neyse sevgili blog okurlarım (kaç tane okuyanım varsa hatta okunduğunu bile sanmıyorum ya neyse işte ) bundan sonra daha sık bir şekilde buraya bişeyler yazmaya gayret göstereceğim. bol şizofrenik isyanlı günler dilerim.

12 Mart 2009 Perşembe

anlamak anlatmak istemek yanlızlık üstüne....

insanalar bir türlü anlatamadım kendimi. sevgimi, düşüncelerimi, kendimi hiçbirşeyi anlatamadım. yanlız kaldım bu hayatta sıradan bir yanlızlık işte bu benimkiside. belki beni biraz anlamaya çalışsaşar hiçbirşey bu konuma gelmeyecek, belki herşey çok daha güzel olacak. ama sorun bende niye bu kadar değiştirmeye çalışırsın ki hayatını ? niye ? neden ? bende bilmiyorum belki eski ben olmak istemiyorum. artık daha bi sakin hayat istiyorum bunu anlatamıyorum insanlara az kişi istiyorum hayatımda beni seven benim sevdiklerimden ibaret olan. başkaları olmasın gerek de yok zaten ihtiyacımda yok. her hayatı her türlü insanı gördüm çok şeyler yaşadım bu kısacık hayatımda yaşamam gerekenlerden fazla. hayatın en güzel yanlarınıda abartarak yaşadım en acısınıda en abartı şekilde çektirdim kendime abarttım herşeyi , halen de abartıyorum çünkü etrafımda olmasını istediğim iki elin parmak sayısını geçmeyecek insanlarla birlikte mükemmele yakın bir hayat istiyorum ama onlar bunu anlıyormu acaba?
kimseye bişeyi anlatmak söylemek zorunda değilim gibi geliyor bana hal ve hareketlerimden belli edebildiğimi düşünüyorum herşeyi ama insanlar benim gibi bakmıyor hayata ve anlamıyorlar beni. söylediğim en ufak şeyde hemen kırılıyorlar, sinirleniyorlar ama etrafımda kalan bir kaç kişiyi kırmayı hiç istemeyeceğimi çok iyi biliyorlar. buna rağmen neden bu acıyı çektiriyorlar bana ? anlam veremiyorum kendime, neyim ben niye böyleyim diye hep soruyorum kendime ve bir cevap bulamıyorum demekki benim doğam buymuş...
hayat aslında koca bir yanlızlıkmış anlamsızlıkmış kafamızda ki gibi olmadığında......

senden sonra bir düş oldum

Ne demeli? ...
Nasıl anlatmalı? ...
Ne yazmalı bu dar ve parlak yüzeye? ...
Sıradan bir yalnızlık benimkisi...
Kiminkinden farkı var? ...
Kelimelerden cümle kurma yeteneğim,
benim yalnızlığımı sadece belgelenmiş bir 'anı' yapar...
Herkesinki gibi bir yalnızlık bu...
Yangın yerinde hareket edememek gibi...
Hiçbir teselliye boyun eğmeyen...
Laftan, sözden anlamayan bir yalnızlık bu da...
Asi... Onurlu... Ümitsiz...
Hiç kimseninkinden farkı yok...
Sabah ezanından hemen sonra...
Durduk yere arabanın camını açıp...
İstanbul'un tam ortasında, sesim kısılasıya geceye O'nu bağırmak...
'Seni seviyorum'u öfkeye dönüştürmek...
Bu koca kente O'nu haykırmak...
Dudaklarımın önce titremesi...
Sonra gözlerimin dolması...
En fazla ağlamak ıslak caddelere...
Elimin ayağıma dolaşması...
Salaklaşmak...
Farklı mı yapar benim yalnızlığımı? ...
Duysaydı... Belki...
Duymadı... Duyulmadı...
Diğer yalnızlıklar gibi benimkisi de...
Duyulmayan... Görülmeyen... Bilinmeyen... Umursanmayan...
Sıradan bir yalnızlık...
Bir adım yaklaştıkça, bir 'kadın' daha uzaklaşan...
Bir kadın uzaklaştıkça, bir 'adam' daha küçülen yalnızlık bu da ...

alıntıdır.... yazan kişiye teşekkürler...

5 Mart 2009 Perşembe

Nolur Nolur Nolur

Yasemin Mori ye ait bu şarkıyı ilk dinlediğimde kafamı vermeden başka bir iş üstündeyken dinlemiştim ve alabümde böyle bir şarkı olduğunun bile farkına varmamıştım. geçen işte ne olduysa albümü dinlerken dikkatimi çekti sözleri ve gerçekten çok hoşuma gitti. anlamsız gibi dursada gerçekten anlamlı sözleri olan ve hayatımda güzel bir yere sahip olabilecek şarkılar arasına girdi.

Bir adım atsan bana doğru
Görüversen sonra beni
Ne hali varsa yalnızlığın
O da bunu görse bari!

Bir kere olsun n'olur n'olur
Göz göze gelsek senle, sonra
Dursa biranda tüm yalanlar
Unutsak neymiş dünya hali!

Esas söylediğim
Bak ben zır deliyim!
Ya benimsin ya da ölüsün!
Budur tek söylediğim!

Nolur nolur nolur!
Bu suç belki af bulur!
Nolur nolur nolur
Kendini bana ver!
Gözden çıkardım yari
Yalnız ölmesem bari!
Nolur nolur nolur!
Kendini bana ver